“Dişçiye ne zaman gitmek gerekir?” Dişte ya da diş etinde sorun olunca. Genel bir bakım ve kontrol amacıyla da gidilebilir, gidilirse iyi olur. Çünkü önemli olan, ana dişlerin olabildiğince ileri yaşlara kadar sağlıklı kalmasını sağlamaktır.
Aslında psikolog için de durum aynı ya da benzerdir. Eğer psikolojik bir sorunu kendiniz çözemiyorsanız, üstesinden gelemiyorsanız, çözmeyi bilen birinden yardım ve destek almak mantıklı olur. Yoksa sorun büyür, ağırlaşır ve kronikleşir. Sorular sorun olmadan çözmek, kolay ve ucuzdur.
Bir psikoloğa gitmek için de genel prensip bu olmalıdır. Psikologdan destek almak; acizlik, yetersizlik, delilik, hastalık, utanılacak bir şey değildir. Tam tersine açık görüşlülük ve akıllılıktır. Ancak, gerçekten doğru psikoloğu bulmak çok önemlidir.
PSİKOLOJİK SORUNLARDA İLACIN YERİ VAR MIDIR?
“4İ Çalışma Modeli”nde İlke ve İddia; İlaçsız çözüm gerçeğini İspat etmektir. Cevabımız çok net ve açık. Niçin bu kadar kesin ve sert diyenler çıkabiliyor. Söyleyelim;
%100 saf bir psikolojik sorunda ilacın yeri kesinlikle yoktur, olamaz. Çünkü psikolojik bir sorun, çok kısa sürede çözüme kavuşur ve biter. İşin doğası böyledir. Psikolojik sorunlar; iletişim, bilgi, deneyim, yöntem ve tecrübe ile çözülür. İlaca hiç mi hiç gerek olmaz.
Dünyanın hiçbir yerinde “Psikolojik ilaç” diye bir şey yoktur, ama “psikiyatrik ilaç” çoktur.
İnsanın ve hayvanın doğasında psikoloji vardır, ama psikiyatri yoktur.
Psikoloji ve psikiyatri iki farklı yaklaşımdır. İlgi ve bilgi yetersizliğinden sıklıkla birbirine karıştırılır.
Psikiyatrik yaklaşımda; tıp, doktor, hasta, hastalık, organ, tedavi ve ilaç kavramı vardır.
Psikolojik yaklaşımda; insan, insan doğası, ilişkiler, iletişim, büyüme, gelişme, olgunlaşma, yetiştirilme, eğitim, sorun ve çözüm vardır.
Psikolojik sorun dediğimiz şeyler; hayatın doğasından kaynaklanan doğal durumlardır. Büyüme, gelişim, öğrenme, düşünme ve hissetme, iletişim ve etkileşimin doğal süreçlerinde ortaya çıkabilen sonuçlardır. Anlayışla çözümlenen şeylerdir.
Örneğin sinirlenmek, doğal insani bir durumdur. Asıl adı, öfke gösterisidir. Beklentinin karşılanmamasına ya da sınırların zorlanmasına verilen bir tepkidir. Sinirlenmek/öfkelenmek bir hastalık değildir, hatta sağlık göstergesidir. Bir öğrenmedir, alışkanlıktır. “Sinir hastası, sinir doktoru, sinir ilacı, sinir tedavisi, siniri zayıflığı…” yanlış ifadelerdir. Ama maalesef toplumda yanlış yerleşmiş, yanlış anlayışlardır. Sorumlusu hepimiziz.
SİNİR ve SINIR; aralarındaki tek fark, <I> ve <İ> farkıdır. Sadece iki nokta farkı vardır. Sinirlenen insanlar, isteklerinde ve ilişkilerinde sınır tanımayan insanlardır. Hepsi bu. Çocukça, olgunlaşmamış, anlayışsızlığın ifadesidir sinirli davranış. “Dediğim dedik, ben istiyorsam olmalıdır” anlayışıdır.
İstediğin bir şey için beklemek, sabretmek, çaba ve emek harcamak, bedel ödemek, mücadele etmek, sorumluluk almak gerekir. Bunu anlayan, öğrenen ve uygulayan insanda sinir/ öfke olmaz ve kalmaz. İşte psikoterapi bu süreci sağlama işidir, hepsi bu.
Hangi yaşta, hangi durumda, hangi psikolojik sorun olursa olsun; uygun bir psikolojik yaklaşımla sorun çözümlenir biter.
Eğer Sizin ya da bir yakınınızın “Terapi” ihtiyacı var ise,
profesyonel 4İ destek alabilirsiniz…