“Bilinçaltının 7 KURALI” yazımızı okumadıysanız, bu yazı eksik kalır. Çünkü kuralların ne olduğu ve ne işe yaradığı tam anlaşılmaz.
Bilinçaltı, 7 kuralı uygulayarak bir alışkanlık ve buna bağlı bir kimlik oluşturur. Bilinçaltı, bu işlemi “kendiliğinden otomatikman” yapar. Eğer bu 7 kuralı ve nasıl uygulandığını bilirsek, hayatımızı bilinçli yönetmeye ve yaşamaya başlarız.
Bilinçaltı ve Alışkanlık kavramının Hayatımızı nasıl şekillendirdiğini anlamak insanı şaşırtır. Onlarsız bir Hayat YOK! “Kişinin yaşamında alışkanlıklar mutlaka olmak zorundadır. …… Ancak kişi, alışkanlıklarını seçmekte özgürdür.” BİBSON® Alışkanlık Yasası 3. Madde, bu durumu böyle ifade eder.
Alışkanlıklarımızın bazısı olumlu, bazısı olumsuzdur. Kimi bizi sınırlar, kimi özgür bırakır. Kimi Hayatımızı karartır, kimi aydınlatır. Kimi kazandırır, kimi kaybettirir. Kimi hasta eder, kimi sağlık verir. İnsan alışkanlıklarının ya Efendisi ya da Kölesi olur. Bu nedenle “Alışkanlık eken kader biçer” denir, doğrudur.
Apaçık ortadadır ki, bilinçaltını ve dolayısıyla alışkanlıkları yönetmek insanın en önemli sorumluluğudur. Bu sorumluluğu üstlenen Lider kimliğini, başkasına bırakan Kurban kimliğini benimsemiş olur. 2 numaralı yazımızda “işin püf noktası da burasıdır” demiştik zaten.
Şimdi gelelim kuralların uygulamasına ve yansımalarına.
“BEN” kelimesiyle başlayan ifadeler; bir Benliği, Kimliği, Statüyü ve bir Düşünce İnanç Kalıbını (DİK) işaret eder. Bunlar bir bütün olarak özel bir alışkanlık oluşturur ve çalıştırırlar. Örneğin;
“BEN çayı şekersiz içerim/ içemem” ifadesini ele alalım. Bu, 7 kurala göre bilinçaltına kaydedilmiş bir ifadedir. Bir kişinin çay ve şekerle ilişkisini belirleyen ve düzenleyen bir alışkanlığı işaret ediyor. Ben, çay, şeker, ilişki ve içmek/ içmemek eylemi var.
Çay ve şeker birbirinden bağımsız iki ayrı maddedir. İçip/ içmemek bir eylem, alışkanlık ise bir ilişki/ bağlantıdır.
Çay şeker kombinasyonu bu alışkanlığın detayları, kişi de Öznesidir. Ne kadar şekerli içileceği, şekerin kullanılış biçimi (küp, toz, gırtlama) bir detaydır. Çayın ne ile içildiği (bardak, karton, plastik, cam, fincan, bardağın biçimi, v.s.) başka bir detaydır. Çayı açık, demli, sıcak, ılık, soğuk, limonlu, buzlu içmek başka bir detaydır. Çayın ülkesi, yöresi, markası, kalitesi, aroması, kokusu, demleme şekli, ne zaman, nerede, kiminle, ne kadar ve niçin içildiği detayın detaylarıdır.
Bir yerde çay servisi varsa, alışkanlık ve Benlik muhabbeti başlar. BEN çayı şekersiz içemem… Bir parça limon var mı, yoksa BEN içmem… Akşam çay içersem uykum kaçıyor… BEN çay içmeden uyumam… Şekerim var, ah şekersiz çay içebilsem… Şekerli çay içeceğine şerbet iç daha iyi… Şekersiz çay iğrenç… Tam aksine, şekerli çay iğrenç… Çay kansere iyi geliyormuş… Yemek üstüne içilince demir eksikliği yapıyormuş… Bu muhabbet ve detaylar hiç bitmez. Çay yüzünden kavga da olur, dostluk da…
Anlaşılacağı üzere, bir tek alışkanlık birçok detay içerebiliyor. Hayatta da öyle eften püften, ıvır zıvır detaylarda kaybolabiliyoruz ki, işin Özünü ve hatta kendi Özümüzü unutuyoruz.
“Kişi tarafından edinilmiş her alışkanlığın; o kişinin yaşamında en az bir yeri, rolü ve görevi vardır. Alışkanlığın özgün eylemi, bu beklentileri yerine getirmek için tekrarlanır.” BİBSON® Alışkanlık Yasası 3. Madde.
O halde bir alışkanlıktan ne beklendiğimizi bilmek işin Özüdür. Alışkanlığın beklentisi, gerçekçi ve güçlendirici olmalıdır. Çay içsen ne olur, içmesen ne olur? İllâ ki çay içmek, içersen de şeker kullanmak şart mıdır? Şart değildir. Özgür bırak kendini…
İNSAN HAYATI ALIŞKANLIKLARLA YÖNETİR!
Yalçın Kireççi / 3 Nisan 2016